24 Mart 2013 Pazar

Büyük Ortadoğu Projesi tam gaz devam!.. / Merkez: Diyarbakır

Türkiye, tarihinin en aciz dönemini yaşıyor...

Sözde barış sürecinden, Öcalan'ın mektubundan ve PKK'nın Diyarbakır'daki şovundan bahsediyorum elbette...

Şu ana kadar her adımını üç aşağı beş yukarı önceden tahmin ettiğim bir süreç bu. Blogda önceki yazılarımı takip edenler durumun farkındadır.

Yıllar önce "Diyarbakır'ı Büyük Ortadoğu Projesi'nin yıldızı/merkezi yapacağız" diyen Erdoğan, 21 Mart 2013'te en büyük somut adımı atmış oldu. Devlet, Öcalan'ı artık sadece PKK'nın değil, Kürtlerin de lideri statüsüne getirdi. Barış güvercini ilan etti.


PKK: 1 TÜRKİYE: 0

PKK'nın Diyarbakır şovu ve Öcalan'ın mektubu Erdoğan'ı maçın ilk dakikasında 1-0 geri düşürdü. Her ne kadar medya "PKK bitiyor, barış geliyor" manşetleri atsa da Öcalan'ın mektubu hiç de bu yönde değildi. Evet, barıştan ve demokrasiden söz etmişti fakat az buçuk devlet politikalarıyla ve kullanılan manipülasyon tekniklerine dikkat ediyorsanız, bu sözcükleri en çok kullananların emperyalist devletler, bölücüler ve işbirlikçi köşe yazarları olduklarını zaten biliyorsunuzdur.

PKK'nın Diyarbakır şovu, AKP'yi sürecin mimarı olmadığının net göstergesi oldu. Öcalan, yazdığı mektupla Erdoğan'ı ikinci plana itti. Çünkü artık Erdoğan'ın bu süreçten geri adım atamayacağının farkında. Zaten Öcalan'ın "sızdırılan" BDP'lilerle yaptığı görüşmesinde de "süreç tıkanırsa 40 bin kişiyle halk savaşı başlatacağız" tehditini savurmasının sebebi buydu. Öcalan artık yeni süreçte sadece PKK'nın değil, Erdoğan'ın da yol göstereni olacaktır. Diyarbakır şovunun yarattığı bir diğer portre ise, PKK'nın ve Öcalan'ın devlet desteği ile meşrulaştırılmış olması. Zaten en başından beri devam eden açılım süreçleri, toplumda "Kürt eşittir PKK" ya da "Kürtlerin verilmemiş haklarını PKK alıyor" algısı oluşturmaktan başka hiçbir şeye yaramadı.

Öcalan'ın mektubundan dikkat çeken noktalar:

  • Sömürü rejimleri, baskıcı ve inkarcı anlayışlar artık miadını doldurmuştur. Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Birbirlerine karşı kışkırtıcı ve köreltici savaşlara ve çatışmalara dur diyor.
  • Bugün artık yeni bir Türkiye'ye, yeni bir Ortadoğu'ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz.
  • Bugün yeni bir dönem başlıyor. Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor.
  • Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.
  • Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır.
  • Yeni mücadelenin zemini fikir, ideoloji ve demokratik siyasettir, büyük bir demokratik hamle başlatmaktır.

"Ortadoğu halkları uyanıyor" vurgusu çok önemli. Çünkü kendisine ve peşindeki kitlelere çizdiği yeni yol da tıpkı onların yolu olacak. Yani hedef Arap Baharı gibi bir Kürt Baharı...
Yeni bir Ortadoğu dediği ise, bizim yıllardır bas bas bağırdığımız Büyük Ortadoğu Projesi'nden ibaret.
"Silahlı unsurların sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir" diyor dikkat edin, "silahları bırakın" demiyor!
"Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır" diyerek, Cumhuriyet'le 90 yıllık hesaplaşmanın galibi olduklarını ve ikinci maça hazırlanmaları gerektiklerini örgüte bildiriyor.

Bugün Öcalan'a yeni döneme geçilmesi gerektiği emrini verenler, 2003 yılında AKP'ye 'İkiz Yasalar'ı meclisten geçirtenlerdir. Bu adım adım işleyen bir süreç. "Bugün canım sıkıldı, PKK'lılar sınır dışına çıksın yarın geri gelsin" süreci değil. Bakın, 'İkiz Yasalar' sayesinde artık bu topraklarda yaşayan ve kendisine halk dedirtmiş her kitle, bu ülkede isyan başlatma, yasa tanımama hatta toprak talep etme hakkına sahip hale gelebilir.


İKİZ YASALAR


“1. Madde:

Halkların Kendi Kaderini tayin hakkı

            1.Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.

            2.Bütün halklar uluslar arası hukuka ve karşılıklı menfaat ilkesine dayanan uluslar arası ekonomik işbirliği yükümlülüklerine zarar vermemek koşuluyla, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir koşulda yoksun bırakılamaz.

            3.Kendini yönetemeyen ve vesayet altındaki ülkelerden sorumlu olan devletler de dahil bu sözleşmeye taraf bütün devletler, kendi kaderinin tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir ve Birleşmiş Milletler Şartının hükümlerine uygun olarak bu hakka saygı gösterir.

2. Madde:


 Sözleşmenin iç hukuka uygulanması ve ayırımcılık yasağı

            1.Bu sözleşmeye taraf her devlet, gerek kendi başına ve gerekse uluslar arası alanda özellikle ekonomik ve teknik yardım ve işbirliği vasıtasıyla bu sözleşmede tanınan hakları mevcut kaynakları ölçüsünde giderek artan bir şekilde tam olarak gerçekleştirmek için, özellikle yasal tedbirlerin alınması da dahil, gerekli her türlü tedbiri almayı taahhüt eder.

            2.Bu sözleşmeye taraf devletler, bu sözleşmede beyan edilen hakların ırk, renk, cinsiyet, dil,din, siyasal veya diğer bir fikir,ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet,doğum gibi her hangi bir statüye göre ayırımcılık yapılmaksızın kullanılmasını güvence altına almayı taahhüt ederler.

            3.Gelişmekte olan ülkeler, insan haklarını ve ulusal ekonomik durumlarını dikkate alarak, bu Sözleşmede tanınan ekonomik hakları vatandaş olmayan kişilere hangi ölçüde tanıyacaklarına karar verebilirler.”




PKK BİTECEK SANMAK

PKK bitmiyor, meşrulaştırılıyor. PKK zaten kendi içerisinde yok olmayı kabul etmez. Çünkü nihai hedefi, ileride kurulacak Kürdistan devletinin silahlı gücü olmaktır. Bugün adı örgüt olur, yarın ise silahlı kuvvetler. Hadi diyelim kendileri yok olmayı kabul etti. Bu kez patronları (!) İsrail ve ABD buna izin vermeyecektir.

Neden mi?

Çünkü İsrail'in geleceği, kurulması planlanan geçici devlet yani Kürdistan'a bağlı. "Vaadedilmiş topraklar" hedefine ulaşabilmek için öncelikli olarak Irak'ın kuzeyini Kürtlere teslim eden ABD, daha sonra bunu Suriye, İran ve son olarak da Türkiye'ye sıçratmayı hedefliyor. Irak'ta zor da olsa bu planı başardılar, kabul. Ancak Suriye'de büyük bir "çuvallama" söz konusu. Şimdiye kadar çoktan Suriye'nin kuzeyini parçalayıp Kürdistan Bölgesel Yönetimi Vol. 2 ilan etmiş olacaklardı planlarına göre... Ama her şey kağıt üzerindeki kadar kolay değil görüldüğü üzere.

ABD, Diyarbakır merkezli Kürdistan devletini (İkinci İsrail) kurana kadar bu süreci öyle ya da böyle devam ettirecektir. Ancak tarih bize şunu gösteriyor ki, ABD plan/program konusunda hiç de başarılı değildir. Vietnam, Afganistan, Irak... Buralarda başarıya ulaşamayan projelerin mimarları, Türk toprakları için çok daha büyük projeler hazırlamalılar. Böyle Diyarbakır merkezli gövde gösterileri, uzun süredir gaflet uykusunda olan bu halkı uyandırmaktan başka hiçbir şeye yaramaz. Çok yakın zamanda bunun farkına varacaklar.

Bugün yaşadıklarımıza bakın ve dönüp tekrar Ergenekon, Balyoz, Oda TV davalarına bakın. 30 bin kişinin katilinin barış güvercini haline getirildiği bu ülkede, bir yandan da vatanseverler bir tane bile delil bulunamamasına rağmen hapislere tıkıldı, müebbet yağdırıldı. Hepsi bu süreç içindi. Bu ülkenin direnç noktalarını birer birer yok ettiler. Küresel çetelerin verdiği emirler doğrultusunda tüm vatanseverleri içeri tıkan AKP hükümeti ve onun destekçileri şimdi oturup kara kara düşünsün, "biz ne yaptık" diye. "Ülkeyi ne hale getirdik, neden buna izin verdik" diye düşünsün. Bugün toplum bunun travmasını yaşıyor. AKP'ye sırf "müslüman adamlar, bunlardan zarar gelmez" diyerek oy veren büyük bir kitle bugün travma yaşıyor. Onların sinirleriyle oynanıyor. Kaldıramayacakları şeyler izlettiriliyor. Şeref, namus, ahlak, vatanseverlik... Bütün duygularıyla, bütün hisleriyle dalga geçiliyor ve karşılarına da medya sayeside "barış, özgürlük, demokrasi" kelimeleri ile duvar örüyor, susturuyor. Bu, toplumu konuşamayan fakat içinde fırtınalar kopan, patlamaya hazır bomba haline getiriyor. Bu, iç savaşın birinci adımıdır, yani psikolojik altyapısıdır.



Yeter particilik yaptığınız, artık şapkanızı çıkarıp önünüze koyun ve iyi bi' düşünün...

3 yorum:

  1. ocakta bi bakmıştım hala yazıyorsun uzun ve kopmadan bravo moruk.bizi çok uzun zamandır ölüme alıştırdılar medya yoluyla gazeteler karikatürler afişler vs.vs.vs tonlarca şey çıkar eşelersek.her türlü yöntemle en ufak ihtimalleri değerlendiren üst seviye insanlar'ın yapmaya çalıştıkları göz önünde gizlenip birer birer faaliyete geçirmek.

    diyecek birşey kalmıyor bize , görüyoruz jeep'lerin içinde 1.50 lik uzaylı tipleri yazık lan bu insanlara

    YanıtlaSil
  2. Çok sağlam yazıyosun moruk aynen devam. Sikko'nun boş bıraktığı alanı da sen dolduruyorsun. Bence ikiniz adam gibi bir site açın

    YanıtlaSil
  3. pkk biter zkk gelir zkk biter fkk gelir.kısacası bir pok olcaa yok.şuan için sadece endişeyle izliyoruz.

    YanıtlaSil