4 Mart 2013 Pazartesi

İç Savaşa Sürüklenen Türkiye / İmralı tutanaklarındaki acı gerçek

Merhaba yüzde 90’ı milliyetçi geçinen kamiller. Acun’un programlarından kafanızı kaldırdıysanız, biraz da ülke gündemine bakalım.

En son söylemem gerekeni ilk başta söyleyeyim de daha vurucu olsun; Türkiye, tarihindeki en büyük tehlike ile karşı karşıya. Bu tehlike belki de Kurtuluş Savaşı’ndan daha tehlikeli bir sürecin içerisine itilmemizden kaynaklanıyor.

Başbakan, bir yandan büyük çoğunluğu milliyetçi olan ülkede milliyetçiliğe saldırıp, bir yandan “barış” diyedursun, ülke gündeminin İmralı olması kadar acı bir noktaya geldik.

İmralı görüşmeleri ile başlayan süreçle birlikte son dönemlerde herkesin ağzında dolaşan bir kelime var; barış! “Neyin barışı aga bu?” diye soran da yok. Bu ülkede savaş çıktı da haberimiz mi yok? Dikkat etmeniz gereken tehlikeli bir “dil” var. Soğuk savaş döneminden sonra “barış, özgürlük, terör, insan hakları” kelimeleri ile bir “üstü kapalı” saldırı dili türetildi. Küresel güçlerin ve onların kalemşörlerinin sürekli ağzında bu kelimeler… Kim sürekli “barış” diyorsa oturup düşünün. Kesin o konuda bir bit yeniği vardır. Şu an içinde bulunduğumuz süreç de tam anlamı ile budur.

Erdoğan’ın birkaç yıldır süren açılım sürecinde kullandığı dile dikkat edelim. Alt kimlik-üst kimlik açıklamaları ve o günden beri süregelen “36 etnik grup” vurgusunun ayrıştırıcılığı bir yana dursun, bir de şu açıklamalara bakalım:

VARAN 1: “KÜRT SORUNU” MU? YOKSA “PKK SORUNU” MU? SORUNSALI
Yıl 2002: “Var diye inanmayacaksın. Sorun yok diye inanacaksın. Sorun var diye inanırsan sorun olur. Sorun yok dersen sorun ortadan kalkar. Biz diyoruz ki, bizim için böyle bir sorun yok.”
Yıl 2005: “Kürt sorunu benim sorunumdur”
Yıl 2009: “Buna ister “Kürt sorunu” deyin, ister “Güneydoğu” sorunu deyin, isterseniz son olarak adlandırdığımız “Kürt açılımı” diyelim, ne dersek diyelim bunun üzerinde bir çalışma başlattık.”
Yıl 2011: “Bu ülkede artık Kürt sorunu yoktur. Bu ülkede PKK sorunu vardır.”
Yıl 2013: “Tutturmuşlar şimdi bir Kürt sorunu diye, Millet Kürt sorunu diye bir şey tanımıyor. Vatan topraklarında asla ameliyata izin vermeyiz.”

VARAN 2: KÜRT SORUNUNDA MUHATTAP KİM?
5 Nisan 2012:Hükümet olarak terör örgütünü asla ve asla muhatap almayız, biz terör örgütüyle de asla masaya oturmayız, bunu herkes bilsin.”
27 Eylül 2012: “Terör örgütüyle mücadele ama siyasi uzantılarıyla müzakere dedik. Bakıyorsunuz bu partinin 9 milletvekili teröristlerle kucaklaşıyor, yanak yanağa öpüşüyor… Artık siyasi uzantılarla müzakere noktasında değilim.

VARAN 3: DOKUNULMAZLIKLAR VE İDAM KONUSU
3 Kasım 2012: “Şu anda birçok insanımız kamuoyu araştırmalarında “idam yeniden gelsin” diyor. Çünkü öldürülenin yakınlarının canı yanıyor.”
4 Aralık 2012: “BDP'nin hukuku, yasaları, hatta insani değerleri çiğneyen söylem ve eylemlerine daha fazla seyirci kalamayız. Bunun bedelini ödemeyecekler mi? Milletvekilliği bunun için zırh olamaz. Buna sessiz kalacak olursak halk bizi affetmez, Allah da affetmez.

VARAN 4: ERDOĞAN’IN ÇELİŞKİLİ MİLLİYETÇİ SÖYLEMLERİ
 26 Aralık 2010: “Değerli arkadaşlarım, benim milletimin dili tektir, bu Türk Milletidir…”
25 Mayıs 2011:Ben ne Tek dil dedim, ne tek din dedim. Hiçbir yerde benim böyle bir ifadem yoktur. Çünkü bunlar yalan makinesi.”
4 Mayıs 2012: “Biz tek bayrak tek millet dedik ama tek din demedik
5 Mayıs 2012:Tek dil değil, tek din dedik

Bu çelişkili açıklamalar, Erdoğan’ın planı-programı dahilinde değil muhtemelen. Söylemlerini kontrol edemediği için, sürekli ortaya çıkan çelişkiler, yeni sorunların temelini hazırlıyor. Bu da birilerinin ekmeğine yağ sürüyor olsa gerek. Çünkü Erdoğan’ın yaptığı milliyetçi çıkışlar, bazen Hitler’i aratmayacak noktaya geliyor ve sonra bir anda en baba sosyalistin atamayacağı adımları atmaya çalışıyor. Bu zaten kopma noktasına gelen Türk-Kürt ilişkilerini daha da pamuk ipliğine bağlı hale getiriyor.


Yıllarca "Kürt sorununu çözeceğiz" dediler ve şimdi muhatap olarak PKK ve Abdullah Öcalan'ı alıyorlar. Mantık bunun neresinde? Bu, toplumun bilinçaltına Kürt = PKK mantığını oturtmuyor mu? PKK'ya soğuk bakan Kürtleri de PKK'ya itmiyor mu? Hepsinden önemlisi, devlet olarak PKK'yı meşrulaştırmış olmuyor musun? Yarın bir gün, dünyanın hangi ülkesine bugün masaya oturduğun PKK'nın bir terör örgütü olduğunu kabul ettirebileceksin? Sen PKK'yı legalleştiriyorsun, "PKK ile barışı getireceğiz ama başkaları (CHP, MHP ve diğer milli kitleler) istemiyor" diyorsun.

İçinde bulunduğumuz sürece "Kürt sorununun çözümü" adını verenlerin, barış naraları atmaları, toplumun bilinçaltında "savaş var" algısını oturtmaktan başka hiçbir şeye yaramıyor. Bu toplum, ister inanın, ister inanmayın ama savaşa programlanıyor.

“BDP’lilerden hesap soracağız” ve “halk idamı istiyor” açıklamalarından bir ay sonra (-ki bu açıklamalar gerçekten de halkın büyük kesimini memnun etmiştir), Öcalan ile masaya oturmak akla mantığa sığacak şeyler değil. Erdoğan’ın bu ülkede yüzde 50’lik bir kitlesi var ve bu kitlenin zihnini sürekli bulandırıyor.
Geçtiğimiz birkaç ay önce, yazılarda altını çizdiğim bir konu vardı. Derin devlet, hükümet yetkilileri ve bunlara çanak tutan medya, Öcalan’ı toplum nazarında “lider” konumuna getirmeye çalışıyor ve utanmadan bunu yaparken “dini kullanmayı” da esgeçmiyordu. Belli ki bir şeyler hazırlanıyordu. Ben de yazılarımda bunları değerlendirip, ikinci açılım sürecinin kapımızda olduğunu ve bu sürecin sonunda “genel af” konusunun masaya yatırılmaya planlandığını dile getirmiştim. Zaten bunu az biraz düşünen herkes farketmişti.

*Konu ile ilgili yazılarım: Genel affa doğru / Genel affa doğru 2

Diğer bir saptamam ise, bu sürecin bir noktasından sonra işlerin çığrından çıkarılıp “barış” kelimesi ile pohpohlanan sürecin “Kürt Baharı”na dönüştürülmeye planlandığıydı.
BDP’lilerin Öcalan’la görüşme tutanakları Milliyet gazetesinde yayınlandı. Tutanakların tümünü burada yayınlamıyorum, sadece önemli cümleleri alacağım. İsteyen tümü rahatlıkla bulabilir. Hala okumayan varsa zaten siktirsin gitsin.

Öcalan’ın BDP ile görüşmesindeki bazı sözleri:
  •  Rejim değişikliği olacak.
  •  Felsefi ve örgütsel birikimimi PKK’yı hazırlamak ve dönüştürmek için kullanıyorum.
  •  AKP’yi 10 yıldır ayakta tutan benim.
  • Sayın Başbakanı buna inandıran ekip (2011’de) PKK’yi bitireceğiz’ dedi. 10 bin kişiyi (KCK) içeriye aldılar, Bu güç MİT’e de darbe planladı. Ben hemen devreye girdim, ‘bu darbedir’ dedim. Ergenekon’dan farkı yok. Başbakan MİT’e darbe yapılınca sıranın kendisine geldiğini gördü, Başbakan vatana ihanet suçundan tutuklanacaktı. (Durdu yeniden söze başladı) Genelkurmay Başkanının (İlker Başbuğ’u kastetti) tutuklanması da budur.
  • MİT’i düşürseydiler. Türkiye’de tüm kaleler düşmüş olacaktı. Hakan Fidan tutuklansa, sonra sıra Başbakan’a gelecekti. Benim bu süreci canlandırmam, darbeyi engelleme sorumluluğu... Darbeyi önleyebileceğimi fark ettim ve süreci başlattım.
  • Süreç başarısız olursa ‘Apo öldü’ diyeceksiniz. Ben yokum. BDP ve PKK’nın beni kullanmasına izin vermem.
  • Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, ‘Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız’.

Öngördüğüm gibi, bu sürecin sonunda Öcalan dahil tüm tutukluların serbest kalması planlanıyor. Bu yüzden “barış” sözcüğü herkesin ağzında dolaşıyor. Ergenekon tutuklulukları da teröristlerle birlikte serbest kalabilecek, plan bu.

Buna Öcalan inanmış gibi gözüküyor. Bana kalırsa, küresel güçler bu süreci nasıl önümüze sürdüyse, bu süreci öyle bir noktada sonlandıracaklar ki kendimizi bir anda iç savaşın içinde bulacağız. Zaten Öcalan’ın “Başarılı olamazsam halk savaşı olacak” dediği de bir anlamda bunun göstergesi. Yani önceki yazılarımda da belirttiğim üzere tıpkı Arap Baharı gibi tezgahlanan bir Kürt Baharı kapımızda…

Öcalan'ın "MİT'e darbe planlanıldığı" tespiti doğru. Öcalan'ın "son kale" dediği MİT'e operasyon yapanlar sizlerin de bildiği üzere cemaatin ekibiydi. Öcalan, cemaati açık tehdit gördüğünü dile getiriyor. Bu tutanaklardan sonra cemaatin yazarları da olabildiğince sert çıkışlar yapmış Öcalan'a... E destek veriyordunuz, "hayır sulhtadır" diyordunuz, "el etek bile öpülür"dü hani? N'oldu tatlım?

Bu tutanakların sızdırılması hükümete tehdit niteliğinde bana göre. BDP laf cambazlığı yapıyor ama durum gayet açık ortada. Sızdırma yapılacağı biline biline bazı şeyler konuşulmuş. Çünkü tutanakları dikkatlice okursanız, Öcalan sanki siyasi lidermişçesine "daha fazla özgürlük", "Anadolu'nun özgürleşmesi" gibi popülist söylemler kullanıp durmuş. Bunları toplumun karşısında söylersin de, BDP'lilerle konuşurken söylemezsin. Çocuk mu kandırıyorsunuz lan amına koduklarım? Tutanaklar sadece ve sadece Öcalan'ı "Kürt lideri" konumuna getirmek için hazırlanmış. Baksanıza, darbe önlüyor, iktidarı belirliyor, savaş çıkarabiliyor. Vay amına koyim be Rıfat abi.

Hükümet “barış” sözcüğü ile girdiği süreçte bir anda “Özgür olacağımızı göze al, geri adım atarsan savaş başlatırız” tehditi ile karşı karşıya kaldı. Erdoğan, kısa bir süre içerisinde ya ülkeyi iç savaşa sürükleyecek ya da Başkanlık Sistemi'ne geçebilirse, yeterli gücü elinde bulundurduğu için masaya oturdukları ile tek tek hesaplaşmaya başlayacak, o laf ettiği Esad'ın durumuna düşecektir ve bu da iktidarının sonunu getirecektir.

Ne yazık ki Türkiye, batı tezgahı ile adeta rehin alınmıştır. Eli kolu bağlıdır. Yeniden milli mücadele artık kaçınılmazdır. 

4 yorum:

  1. Bugün blog sayfama yazdığınız eleştirinizi okudum,blog açmanın kolay olduğunu,ancak kendi fikirlerimi yazmadığımı söylemişsiniz. Şimdi sizin kendi sayfanızda yazdıklarınızın bir kısmını okudum, ve şaşırmadım. O yüzden yorumunuz için teşekkür ederim, düşüncelerinizde ve yazılarınızda başarılar=)

    YanıtlaSil
  2. Helal rocky güzel yazı olmuş ya şu balyoz davası ve 66666 olayı garip bir durum bir de 22 mart tarihine dikkat (322)

    YanıtlaSil
  3. Bana sevgilimin tecavüz videosunu izletseler bu kadar içim acımazdı amk.

    YanıtlaSil
  4. Üstad iç savaş tezgahı bu ülkede biraz zor. Tamam Kürtçüler buna hazır ama karşılarına çıkacak bir halk kitlesi yok. Bahçeli öncesi MHP'si olsaydı dediğin doğruydu ama artık sanmıyorum. Devletin güvenlik güçleri ile karşı karşıya gelirler, OHAL ilan edilir. Daha ilerisini pek sanmıyorum.

    YanıtlaSil