BOP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BOP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2013 Cuma

Zıvanadan çıkan Kılıçdaroğlu ve Y-CHP

Üzülerek söylüyorum ki CHP'nin, dönüştürülen Türkiye'ye yani Yeni Türkiye'ye entegre edildiğine dair şüphelerim her geçen gün artmakta.

11 yıllık AKP iktidarı, muhalif unsurlara Anti Amerikancı ve milli bir görev vermişken, kitleler bunun farkına varmış/görevi üstlenmişken CHP'nin kendisini dönüştürmesi kabul edilemez. CHP'nin geçmişine ihanetidir bu.

Evet, Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretinden söz ediyorum.

ABD-İsrail-Suudi Arabistan-Katar-Türkiye, Suriye'de duvara tosladı ve birer birer geri adım atıyor.
AKP hükümeti dış politikada çuvalladı. Bunu daha önceki yazımda kaleme aldım.

AKP'nin bölgede yürüttüğü sünni-Amerikancı politikası yüzünden yalnız kaldı ve CHP durumu kendi lehine çevirmeye çalışıyor. Buna diyecek sözüm yok, eyvallah. Ancak, bunu Ortadoğu'da masaya oturarak, Rusya ile ABD ile görüşerek yapmak varken, neden ABD icazeti almaya gidiyor Kılıçdaroğlu?

Kim veriyor bu akılları bu adama? Belli ki Sarıgül'ü aday yaptıran güç yine devrede!

"Bu sonucu nereden çıkardın, adam bir çok ülkeye gidiyor yine öyle bir ziyaret olamaz mı?" diyeceksiniz, biliyorum. Cevabını vereyim.

Kılıçdaroğlu ziyaret öncesi ne dedi?
“Bu gezi bizim Çin’e, Mısır’a, Irak’a yaptığımız gezi formatında değil”

Eğer komploculukta sınır tanımaz noktaya gelmediysem, bu cümle bazı şeylerin özeti niteliğinde.

Bir başka nokta...

Kılıçdaroğlu'nun havaalanında yaptığı açıklama var. Suçluluk psikolojisi ile uzunca bir metin hazırlanmış ve Kılıçdaroğlu kağıttan okuyup duruyor metni... Dakikalarca süren "Neden ABD'ye gidiyorum" açıklaması...


CHP'nin gayriresmi ekonomi danışmanı Kemal Derviş'in, Aralık ayından itibaren CHP'de daha da aktif olacağı söylentileri var. ABD ziyareti öncesi de Kılıçdaroğlu kendisinden akıl almıştı. Bunu not olarak tutalım.

Şimdi de Kılıçdaroğlu'nun birkaç aydır devam ettirdiği ve son günlerde iyice sıklaşan "tuhaf görüşmelerini" bir hatırlayalım.

25 Mart 2013, Kılıçdaroğlu NESA Başkanı Emekli Büyükelçi James A. Larocco ile görüştü. (NESA, ABD devleti destekli bir "BOP'çu" kuruluş) http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22896087.asp
09 Ekim 2013, Kılıçdaroğlu, Kemal Derviş ile görüştü. http://www.aksam.com.tr/siyaset/kilicdaroglu-oyle-bir-isimle-gorustu-ki/haber-251486
24 Eki 2013, Kılıçdaroğlu, Ricciardone ile görüştü. Kılıçdaroğlu, Ricciardone ile görüştü // Ricciardone ikna etti, Kılıçdaroğlu Washington’a gidiyor

Ve şimdi,  ABD ziyareti... Kimlerle görüşecek ve nerelerde konuşacak Kemal bey?

İngiltere’nin Washington Büyükelçisi ve eski Türkiye Büyükelçisi Sir Peter Westmacott ile görüşecek.
Barack Obama'nın Danışmanı ve Ulusal Güvenlik Avrupa Direktörü Karen Donfried ile görüşecek.

Brookings Enstitüsü'nde. (Tavistock'a bağlı çalışmalar yürüten, ABD politikalarını belirleyici unsurlardan olan enstitü) konuşacak.
Bipartisan Policy Center'da (Partilerüstü Politika Merkezi) konuşma yapacak. Eric Edelman ve 96'da Erdoğan'a iktidar yolunu açan Morton Abramowitz bu düşünce kuruluşunda görev üstlenmiştir. Muhtemelen Kılıçdaroğlu bu iki isimle de görüşme yapacaktır. Kurumun son dönemdeki AKP aleyhinde raporları dikkat çekiciydi. AKP'ye uyarı raporu

Dipnot: Washington'daki CHP resepsiyonuna katılanlar arasında Henry Barkey de vardı. Şu BOP aktörü ve Kürdistan'ın mimarlarından olan Henry var ya, heh işte o.

İsimlere bakın...

Tekrar düşünün, şüphelenmekte haksız mıyım?

Umarım yanılıyorumdur, umarım Kılıçdaroğlu ve ekibi çok zeki bir hareket yapıp İran/Rusya/Suriye ile birlikte başlayan ve İran-ABD ittifakını doğuran yeni uluslararası konjonktüre kendini entegre ederek Türkiye'yi ABD-Suudi Arabistan kıskacından kurtarmayı planlıyordur.

Umarım...

17 Kasım 2013 Pazar

AKP'nin Diyarbakır rezaleti / Dış politikada "çark" vakti

Dünkü Diyarbakır rezaleti,
1. Erdoğan'ın yıllardır uyguladığı Kürt politikasının basamaklarından bir tanesi. Yani zamana dayalı. "Normalleşme" adı altında insanların algıları ile oynayarak, inançları üzerinde manipülasyonlar yapmaya/psikolojik savaş yürütmeye dayalı...
2. Çuvallanan dış politikada yeni yollar açma çabası.
3. Tıkandığı söylenen "Çözüm sürecinde" bir şeyler yapmış görünmek, seçimlere bununla girmek.

Konuşmada dikkat çeken önemli bir nokta, "cezaevlerinin boşaltılacağı" mesajının verilmesi. Bu noktaya yani geleceğimizi, konunun genel affa varacağını yıllar evvel söyledik. Toplum buna hazır hale getirilmesi için hukuka olan güvenleri zedelendi, inandırıcılığını yitirmiş davalarla Genelkurmay Başkanı dahi "terörist" sıfatı ile cezaevine tıkıldı.
(Bkz: Genel affa doğru / Apo'yu sempatikleştirme / Kürt baharıGenel affa doğru 2 / İkinci Kürt açılımı / Türk ordusu neden tasfiye edildi?)

Erdoğan dün Diyarbakır'da Barzani'ye övgüler yağdırıp Kürdistan'dan söz ettiği saatlerde Barzani'nin partisi PDK'nın resmi Facebook hesabında paylaşılan Kürdistan haritasına dikkat edin.


Yıllar evvel "Diyarbakır BOP'un merkezi olabilir" diyen Erdoğan'ın eşbaşkanlık yaptığı BOP haritasındaki "Özgür Kürdistan"a ne kadar da benziyor...



Ayrılıkçı Kürtlerin hayallerini süsleyen Kürdistan, aslında birilerinin İsrail için kurmak istediği tampon bölgeden başka bir şey değil.

Eşbaşkan ve kuklalar görevini yapıyor. Peki ya biz?

Ama pardon; biz faşist, cahil, statükocuyduk değil mi? Onlar ise zeki, demokrat, liberal, özgürlükçü, yenilikçi.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes vebal altında. Kimse ileride "bilmiyordum, görmedim, anlamadım" deme lüksüne sahip değil.

//////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Suriye'de stratejik hamle yapan PYD'nin Esad'la birlikte kazanan taraf olduğunu da görelim. Evet, Suriye'de kaybeden AKP haricinde bir de Barzani/PKK/ bloku var. El Kaide'nin Suriye'deki Kürtlere adeta katliam derecesinde saldırılar düzenlemesi karşısında PYD'nin Kürtleri sahiplenmesi, Kandil'de Kürtçülük oynayan PKK'lıların ve daha dün Diyarbakır'da şov yapan Barzani'nin yüzüne şamar gibi indi. Çünkü göbekten bağlı oldukları Amerika, onlara Suriye'de bir Kürt devleti vaad etmişti ve bunun için de Esad'ın indirilmesi gerekiyordu. PYD stratejik davranarak, Esad'dan sonrasının kendileri için bir son olduğunu gördü ve varlığını sürdürebilmek için Esad'ın yanında yer aldı.

Yani Erdoğan-Barzani buluşması, bir açıdan da "kaybedenlerin buluşması". 

//////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Çok tuhaf bir süreçten geçiyoruz.

ABD, uzun zamandan sonra ilk kez bu kadar büyük bir tokat yedi. ABD-Türkiye-Suudi Arabistan-Katar işbirliği Suriye'de Rusya/İran duvarına çarpınca geri vites yapıp sessizleşmeye başladı. ABD diplomasiye yöneldi. Arabistan/Katar tamamen konudan uzaklaştı. Ama ABD gazı ile Ortadoğu'nun hakimi olacağını sanan Erdoğan olayı kişiselleştirip bir süre daha aynı dış politikada ısrarcı oldu.

Bugün gelişmelere bakınca, AKP'nin yavaş yavaş Suriye politikasından geri adım atmaya çalıştığını görüyoruz. Mecbur bırakıldı. AKP radikal terör örgütlerini desteklemeye devam etseyd, uluslararası camiada terörist destekçisi sıfatı yemesi hiç de zor değildi. Henüz bu olaydan kurtulmuş da sayılmaz. "Kurban" vermek zorunda. Fidan'ı, Davutoğlu'nu vermezse, El Kaide-El Nusra'yı Türkiye'de besleyen İHH gibi kuruluşları kurban vermek zorunda. Ya da kendi deyimi ile "yedirmek" zorunda kalacak.

Erdoğan çuvalladığı dış politikada değişikliklere gitti. Dikkat edin;
Hakaretler yağdırdığı Maliki ile arayı düzeltmeye çalışıyor. Maliki'yi davet ediyor, daha sonra Irak'ı ziyaret edeceğini söylüyor.
Arasını bozduğu İran'la "nasıl barışırım" diye düşünüyor.
Müslüman Kardeşler'i gazlayıp iç savaş noktasına getirdiği Mısır'ın "gönlünü nasıl alırım" diye düşünüyor, çekmiş olduğu büyükelçisini geri gönderiyor.
Rusya ile de bir kaç enerji anlaşması yapıp gönüllerini almaya gidecektir muhtemelen.

Ortadoğu'nun hükümdarı olma gazıyla Müslüman Kardeşler'le ve küresel terörizmle Sünni blok kurma amacına giren Erdoğan, Şii/Nusayri/Alevi blokuna açmış olduğu savaştan vazgeçince tarafların onu affedeceğini düşünüyor. Bunun bedelini elbette ödeyecek. Bugün olmasa da, yarın...

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Mısır'da halk hareketi ve darbe / Peki kim kazandı?

Selam dostlar...

3 Temmuz 2013, Mısır'da darbe görüntülerini izledik ve tarihe tanıklık ettik. Fakat tarihe tanıklık ettik derken sadece "darbe"den söz etmiyorum, aşağıda uzunca bunu açıklayacağım. Öncelikle bir giriş yapayım:

Biliyorsunuz, Erdoğan defalarca "Büyük Ortadoğu Projesi'nin eşbaşkanıyım" demiş, daha sonra bunu inkar etmiş, en sonunda da "O proje doğuştan, adımı atılmadan bitti" açıklamasını yapmıştı.

Daha önce de söylemiştim; yalan!

Fakat bugün itibariyle ben söylüyorum: Büyük Ortadoğu Projesi, Mısır'daki halk hareketi ile çok büyük darbe yemiştir, Türkiye'nin AKP'den kurtulması ile de son bulacaktır!




"MURSİ'Yİ HALK SEÇTİ" YALANI! 
2012'deki halk hareketi ile afallayan "dış mihraklar", kısa sürede olayı kendilerine lehlerine başarmış, Müslüman Kardeşler denen topluluk halkın devrimi adeta çalmıştı. Sonuç yönetimi eline alan Müslüman Kardeşler, Ilımlı İslam'ın Mısır temsilcisi Mursi'yi Cumhurbaşkanlığına aday göstermişti. Seçimlerin ikinci turunda Mursi'nin karşısında kalan tek aday ise Hüsnü Mübarek diktasından kalma Ahmet Şefik'ti. Anlayacağınız Mübarek'i deviren halk, ya tekrar aynı yönetimi getirecekti ya da Müslüman Kardeşler'in adayı Mursi'yi. Sonuç: yüzde 51 ile Mursi kazanan taraf oldu. Üstelik halkın sadece yüzde 45'i seçime katılmıştı.

Yani halk Mursi'ye muhtaç bırakıldı. "Kıstırılmış demokrasi"nin uzun süre ayakta kalması mümkün değildi; 1 yıl sürdü; halk yine sokaklara döküldü! Bu kez 1 yıldır ne ekonomik ne de demokratik açıdan hiçbir gelişim göstermeyen, aksine daha da gerileme gösteren Mursi halk hareketi sonucunda ordunun devreye girmesi ile devrildi. Mursi, Mısır'ın Erdoğan'ıdır. Şöyle özetleyeyim; Erdoğan'ın Türkiye'de "demokrasi" ve "sandık" üzerinden 11 yılda yaptığını, Mursi 1 yılda yapmaya çalıştı. Orduyu, yargıyı ve devlet kadrolarını tamamen Müslüman Kardeşler'in kontrolüne geçirmeye çalışmıştır. Yani Mübarek diktasının yerine bir zihniyet diktası kurmaya çalışmıştır. Sonuç ortada; Mursi artık yok.

Darbe seviciliği yaptığımı sanmayın; asla öyle bir niyetim yok. Fakat halkın sokağa dökülmesinden sonra Mursi'nin geri adım atmaması, halkı dinlememesi olağan sonucunu doğurdu, bunu kabul edelim. Darbeyi meşru göstermek gibi bir amacım yok tabii ki ama Mursi tek seçenek olarak bunu bıraktı; bunu da görelim. Aksi halde iç savaşa ramak kalmıştı. Halbuki güç (fazlasıyla!) elindeyken geçici hükümet kurabilme, erken seçime gitme kararı alabilme yetkisi vardı. O yapmadı, şimdi ordu yapıyor. Mursi orduya karşı da halkı kışkırtmaya devam ediyor.

ABD ELİYLE GELENLER, ABD ELİ İLE GİDERLER!
Mursi'yi oraya getiren de, orduya darbe yaptıran da aynı güç; bunun altını çizelim. Yani ABD artık halkın rüzgarına doğru hareket edip, ona göre oyunlar oynayarak "gelecek iktidarı belirleme" peşinde.
Aylardır Mursi'yi desteklerken, bugün halk sokaklara inince "Mursi halkı dinlemeli" deme noktasına gelen ABD, Ortadoğu'da artık çuvallamıştır. Bu kesin ve nettir.

Darbeyi açıklayan yani ordunun başındaki isim: EL-SİSİ'yi Genelkurmay Başkanı yapan kim dersiniz? MURSİ! Evet, Mübarek'in generallerini görevden alıp El-Sisi'yi göreve getiren Mursi, kendi adamı tarafından devredışı bırakıldı.

Sizce kendi adamı mıydı? Yoksa kendisi de, getirdiği adam da "birilerinin" adamı mıydı?

ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel'in son bir haftada iki kez El-Sisi ile görüşmesi bir tesadüf olamaz herhalde...

Amerikancı ordu, Amerikancı iktidarı gönderdi. Yeniden Amerikancı iktidarı getirebilecek mi? Asıl soru bu! Ya da küresel çeteler arasında ekonomik alanda başlayan savaş, Ortadoğu'da iyice alevlenecek mi?

EL BARADEY ismine dikkat! 
2012'deki halk hareketini nasıl "Müslüman Kardeşler" çalmış, Amerikancı iktidar oluşturmuşsa, El Baradey ismi de bugün öne çıkıyor. El Baradey Rothschild'e yakındır yani İngiltere kanadına. Rockefeller-Rothschild arasındaki güçler savaşına sonra değineceğim.

Mısır halkı, hareketine sahip çıkıp darbeden sonra susmamalı, isteklerini dile getirmeye devam etmelidir. Bu temiz hareketin ordu eli ile kirletilmesine göz yummamalıdır. Aksi halde "birilerinin" bu süreci kendi lehine çevirmeleri çok daha kolay olacaktır.

Şu ana kadar süreci en doğru yorumlayan lider Beşar Esad oldu:
“Mısır’da olan şey, SİYASAL İSLAM denen şeyin çöküşüdür. Dünyanın her yerinde DİNİ SİYASAL EMELLERİNE ALET EDEN herkesin akıbeti de bu olacaktır”

Evet, Ilımlı İslam bitmiştir, emperyal-kapital düzen Ilımlı İslam'ı sömüre sömüre bitirmiştir. Artık ne Türkiye'de ne de Ortadoğu'da bu oyun tut-mu-yor!

YAŞASIN HALKLARIN DİRENİŞİ,
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!

Dipnot: "2-3 ay sonra gider" denilen Esad 2,5 yıldır koltuğunda oturuyor ancak 1 yıl önce büyük pohpohlamalarla gelen Mursi gitti. Öyle görünüyor ki Esad, Erdoğan'ın da gidişini görmeden gitmeyecek!