24 Aralık 2013 Salı

Operasyonda hedef neden Erdoğan?

İçinde bulunduğumuz süreçte, herkesin kafası karışık. Maddeler halinde benim son yaşananları okuyuşum ve önümüzdeki süreçle ilgili tahminlerim şöyledir:

1. Erdoğan'ın geleceğini uluslararası konjonktür belirleyecek. Suriye'de yaptıklarının yanına kar kalması pek mümkün değil.
2. Hatırlayın... Suriye, 7 Kasım'da BM'ye "Erdoğan'ı terör örgütlerini desteklemekle" şikayette bulunmuştu.
3. Birleşmiş Milletler'in, Suriye'nin şikayetini haklı bulması halinde, Erdoğan "istenmeyen adam" ilan edilebilir.
4. 22 Ocak'ta Cenevre 2 konferansı var. Suriye konusu da masaya yatırılacak. Burada da Erdoğan suçlu ilan edilebilir.
5. "Terör örgütlerine destek" suçlaması çok ağır. Kapitalizmin mabedi olan bankalara bile geçmişte bu konuda ağır yaptırımlar uygulandı.
6. Erdoğan'ın Suriye konusunda suçlu ilan edilmesi = Erdoğan'ın dış dünyaya kapanması/Ülke içerisine hapsolması demek.
7. Erdoğan ile birlikte Türkiye de bölgede nefes alamaz hale gelebilir. Ekonomiyi ayakta tutan "sıcak parayı" unutmak zorunda kalırız.
8. BM ya da Cenevre 2'den çıkabilecek bir kararla Erdoğan'a yönelik yaptırım da uygulanabilir. Tüm mal varlığına el konulabilir.
9. Erdoğan sıkışmıştır. Küresel çetelere ve dünyaya büyük bir şey vaad etmediği sürece siyaset tarihinden silinecektir.
10. Küresel çetelere vaadlerde bulunup ikna etse, bu sefer Türk milletinin iki eli yakasında olmaya devam edecektir.
11. Suriye yenilgisi ve halkın kıyamı/baş kaldırışı, küresel çetelerin Erdoğan'dan vazgeçmesinde en büyük iki etken.
12. Erdoğan 15 yıldır ortaklık yürüttüğü küresel çeteler ile Türk milleti arasında sıkışıp kaldı. Dikkat; sıkışan faşizme sarılır.
13. Erdoğan sıkıştıkça, dili daha da sertleşecek, daha baskıcı hal alacak. Bkz: Saddamlaşma sendromu.
14. Erdoğan'ın Yüce Divan korkusu var. Ve bir de mağlubiyeti kabul edememe hırsı. Asla kolay kolay vazgeçmeyecektir.
15. Daha önce de söyledim. Türkiye zor bir süreçten geçecek. Ancak artık Amerika’ya göbekten bağlı iktidarlar dönemi bitmiştir.
16. Bugün Erdoğan'ın gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için gerçekleştirilen operasyon daha başlangıç. Bu operasyon ‘doğrudan’ ABD operasyonu değil.
17. Yolsuzluk operasyonunda ABD parmağı var ama ABD eli yok. Eğer ABD elini tamamen bu işe atarsa Erdoğan'ın tüm kirli dosyaları servis edilir.
18. ABD, kendi içerisinde bir çatışmanın içerisinde. Bu çatışma, dünyadaki Amerikancı iktidarlara da yansıyor.
19. ABD'nin şahin kanadı Neoconlar başarısızlığın hesabını hem Obama yönetiminden hem de dünyadaki Amerikancı iktidarlardan sormak istiyor.
20. Erdoğan küresel çetelerin desteğini tamamen kaybettiğinde bir Saddam, bir Chavez bir Ahmedinejad dili kullanmaya başlayabilir.
21. ABD'nin Ortadoğu'daki tüm kuklaları, kullanılıp çöpe atılma süreçlerinde iş işten geçince Anti Amerikancı karaktere bürünmüştür.
22. Türk halkı, dış politikayla dünya devletleri ile pek alakası olmadığından bu numarayı şimdilik yiyor. Çünkü alışık değiller.
23. Ecevit defalarca ABD operasyonuna tabi tutulmasına rağmen bir kez olsun çıkıp TV'lerde ağlamamıştır. 2001 krizi dahil.
24. Çünkü devlet adamı olmak, devletin sorunlarını çözmektir. Halka "bahaneler yaratarak" duygu manipülasyonu yapmak çıkarcılıktır.
25. Erdoğan'ın manipülatif çıkışları özellikle şehir hayatı yaşayan ama eğitim seviyesi düşük kitlelerde çok tutuyor.
26. Anadolu halkı politikayla falan pek ilgilenmez. Hırsızlık, yolsuzluk ortaya çıktığında babasının oğlunu tanımazDI. Umarım hala öyledir.
27. Yolsuzlukların ortaya çıkması devam ederse, hükümet daha baskıcı/yasakçı olacak, halk RTE'nin daha da üzerine gidecektir.
28. Erdoğan önümüzdeki süreçte "yolsuzluk" kavramını değersizleştirmek için muhalefet partilerinin adını yolsuzluğa karıştırabilir.
29. En nihayetinde gün geçtikçe çürüyen bir iktidar söz konusu. Oy oranı çok da önemli değil. Sallanıyor, düşmemesi imkansız.
30. Türkiye milli iktidar kurabilme gücünü kendisinde görmelidir. Muhalefet partileri kendine çeki düzen vermelidir.
31. ABD, her kuklasından vazgeçtiği gibi, Gülen'den de vazgeçecektir. Yeter ki bölgede dengeli dış politika izleyebilen bir iktidar gelsin.
32. ABD bile Türkiye'de güçlü, başarılı bir iktidara muhtaç. Kuklaların dönemi bitiyor. Dengeli dış politika izleyenlerin dönemi başlıyor.
33. "ABD izin vermeden iktidar olunmaz" fikri aşılanan halk, bu aşağılık kompleksinden derhal kurtulmalıdır.
34. ABD, Irak'ta Maliki'yi, Suriye'de Esad'ı, İran'da hiçbir iktidarı deviremezken, Türkiye'de neden iktidar yolu ABD'den geçsin?
35. Bir an önce halk silkelenip gaflet uykusundan uyanmalıdır. Tüm dünyayla dengeli dış politika izleyen milli iktidarı kurmak görevdir.

-------

ERDOĞAN OPERASYONU SEÇİM PROPAGANDASINA DÖNÜŞTÜRÜYOR

Diktatörler ve monarşi yönetimlerinin dili neredeyse aynıdır.

Hitler, kendisine yönelik yapılan her muhalefeti, kendisine yapılan her hamleyi Almanya'ya karşı yapılmış bir hamle olarak görüyor, öyle lanse ediyordu.

Fransa Kralı 14. Louis "l'État c'est moi" diyordu. Yani "Devlet, benim!"

Saddam yıllarca ABD'nin Ortadoğu'daki eli olmuştu, harcanma vakti geldiğinde ise kendisini kurtarmak için anti emperyalist mavalları okumuştu.

Erdoğan bugün ne diyor?
"Bu istiklal mücadelesidir", 
"Hedefte ben varım", 
"Dış güçlerin oyunu"

Harcanma sırasının kendinde olduğunu görünce doğruyu söyleyesi gelmiş.

Erdoğan'ın kullandığı dil de Hitler'e dayanır. Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels'ten miras kalan manipülasyon teknikleri:

  • Halkı her zaman ateşle. Asla soğumasına izin verme.
  • Hata yaptığını asla kabul etme.
  • Rakibinin üstün yanları olduğunu asla kabul etme.
  • Kendinden başka bir seçeneğe hareket alanı bırakma.
  • Asla kabahat üstlenme.
  • Zayıf bir rakibe odaklan ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yık.
  • Halk büyük yalanlara, küçükler yalanlara göre daha çabuk inanır.
  • Bir yalanı yeteri sıklıkla tekrarlarsan, halk önünde sonunda ona inanır.


20 Aralık 2013 Cuma

Yolsuzluk operasyonu, bumerang etkisi ve Gezi

Öncelikle, yolsuzluk operasyonunun arkasında çeşitli iç ve dış bağlantılar olduğunu söyleyelim. Ancak bunlar hiçbir şekilde yolsuzluklara kör olmayı gerektirmez. Nasreddin Hoca'nın hikayesindeki gibi "Hırsızın hiç mi suçu yok?" diye sorarlar adama...

ABD güdümüne gir, BOP'a eşbaşkan ol, Suriye'yi bölmeye çalış, El Nusra'yı büyüt-besle binlerce insanı katletsinler... Sonra ABD, Suriye'de çuvalladığından dolayı Ortadoğu'daki politikalarını değiştirmek zorunda kaldığı için senden vazgeçip yolsuzluklarını ortaya dökünce meydanlara çıkıp ağla, biz de yolsuzluklarını görmezden gelelim. Hadi ya?

Yıllardır o kolkola girdiğiniz CIA-Cemaat ile yaşattığınız acıları unutacağımızı mı sanıyorsunuz?

Bumerang etkisi diyorum ben buna.

Bumerang dönünce ilkesizler kendileri ile öyle bir çelişmeye başladı ki, artık yüzlerine bakarken midem bulanıyor!

Arınç çıkmış açıklama yapıyor, "Gel denildiğinde gelebilecek insanların sabahın 5'inde evlerine baskınlar yapılarak operasyonları başlatıyorsunuz... Peşin hükümle karar vermek, basına ve internet medyasına servislerle siyaset yapmak muhalefete yakışmaz" diyor.
Hüseyin Çelik ise "Masumiyet karinesinin gözardı edilmemeli" diyor.
Başbakan ne diyor? "Kirli bir operasyon söz konusu", "Devlet içinde oluşmuş çeteler var"

Komutanlar, aydınlar, gazeteciler, akdemisyenler Ergenekon ve Balyoz operasyonlarında içeri nasıl alındı unuttuk mu sandınız?

Onların masumiyet karinesi yok muydu?

Onlar gel deyince gelmiyor muydu?

Onlarla ilgili tüm iddialar hatta ispatlı iftiralar gazetelerde boy boy çıkarken neden sesiniz çıkmadı?

Zamanında her türlü imkanı sağladığınız, özel yetkilerle donattığınız, altına makam arabası çektiğiniz savcılar bugün size dokununca kötü oldu öyle mi?

Bugün çetecilikle suçladığınız savcı ve polisler Ergenekon, Balyoz, Oda TV gibi davalarda başınızın tacıydı, vatanseverdi, kahramandı. Bütün davalarını savundunuz... Şimdi sıra size "kirli operasyon yürütüyor" oldular he mi?

Önümüzdeki dönemde Erdoğan, -söylem olarak- en devrimciden daha devrimci, en antiemperyalistten daha antiemperyalist olursa şaşırmayın.

Kılıç kınından, ok yaydan çıkmıştır. Bu saatten sonra Erdoğan kendisine o koltuğu hediye edenlere boyun eğip koltuğu terk etmediği sürece Çin işkencesine maruz kalacaktır. Tasfiyeler, davayı durdurma çabaları falan hikaye. Devletin her yerine kendi eli ile sızdırdığı Cemaat militanları, Erdoğan'ın sonunu getirecektir. Yıllardır vatanseverlerle beslediği canavar, artık kendisini de yiyecektir.

Suriye'de El Kaide teröristleri tarafından katledilen insanların, tecavüz edilen kadınların, Reyhanlı'da, Gezi'de öldürülen, Van'da bu soğukta evsiz kalan çocukların ahı bu hükümetin burnundan fitil fitil gelecek...

AKP kendi ilkesizliği ile rezilliğe batmışken CHP de yıllardır sorguladığı-eleştirdiği Cemaat savcılarını savunacak noktaya gelmiş, neredeyse kahraman ilan edecek. Üzgünüm ama aynı bokun lacivertisiniz.

SONUÇ:
1. Ergenekon, Balyoz gibi davalar çökmüştür, yeniden yargılamalar bağımsız mahkemeler tarafından yapılmalıdır.
2. Türk halkı, bu iki güdümlü çeteden de kurtulmak zorundadır. AKP de Cemaat de milli güvenlik sorunudur!


GEZİ İLE BAĞ KURMA ÇABASI

Hala Gezi olayları ile bugünkü operasyonlar arasında bağlantı kuranlar var. Bugün yaşananların Gezi ile tek bağlantısı, Gezi'nin bu ittifakın çatlamasında öncülük etmesidir. Bizi, Cemaatle aranızı bozmakla suçlayacaksanız, buyrun suçlayın.

Gezi olaylarını da bu operasyonda parmağı olan aynı "odaklar" kullanmak için çaba sarfetti, bunu biz o zamanlar da yazdık zaten. Yabancı basının bu denli bu olayın üzerine düşmesinin elbette bir amacı vardı. Ama büyük ölçüde kullanamadılar. Daha doğrusu "şekillendiremediler". Bu tarz eylemlerde "piyonlaştırılan" kitlelerin eylemleri büyük destekler görür, önleri açılır. Ukrayna'ya bakarsanız bugün ne demek istediğimi anlarsınız.

Gezi eylemleri, yaratmış olduğu komün yapı/aydınlanma hareketi ile ne "dış mihrakların" ne "sermaye odaklarının" ne de "cemaatin" işine gelmedi. Çünkü tüm sınıf farklarının ortadan kalktığı, tüm sorunların "insan" odaklı çözüldüğü bir ruhtu o. Bu o ağzınızdan düşürmediğiniz "dış mihrakların" hiç işine gelmez. Çünkü onlar ayrılıklardan, bölünmelerden, kavgalardan ve kandan beslenir.
Ancak o günlerde polis şiddetini körükleyen, çevik kuvvet araçlarına girip polislere telkinde bulunan "ağabeyler" vardı. Onlara destek çıkan hükümet ve sizlerdiniz... Cemaatin tuzağına düştünüz.

Açın bakalım, bugün gırtlak gırtlağa geldiğiniz cemaat medyası o günlerde Gezi eylemleri için neler demiş? Fethullah Gülen eylemciler için "nesebi gayr-i sahih'' dememiş miydi mesela? Yani "piç" demişti. Bir yandan da Başbakanınız "marjinal örgüt" diyordu. Kolkola girmiştiniz ne güzel. "Polisimizi yedirmeyiz" diyordunuz, "Polisimiz destan yazdı" diyordunuz, profil fotoğraflarınıza Emniyet amblemleri koyuyordunuz...

Şimdi birbirinizi yiyorsunuz ve bu kavganıza bizi alet etmeye çalışıyorsunuz.
Bir diğer tarafta da Kılıçdaroğlu, Gezi eylemleri üzerinden nemalanıp CHP'yi ABD güdümüne sokmaya çalışıyor.

Yemezler beyler, boşuna çırpınmayın.