vajina etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
vajina etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Aralık 2012 Salı

Onların Tanrısına inanmıyoruz / Makas-ı Şerif

Kapitalist zihniyet, dini de tüketiyor...

Her iki anlamda tüketiyor. Hem dine inancı "bitiriyor", hem de adeta "onunla besleniyor".

"Dindar nesil"den söz edenler, aslında kendileri gibi "dinci" nesil istiyor. Çünkü dindarlıktan bahsederken "kinine sahip çıkmak"tan söz ediyorlar. 

Geçtiğimiz gün Nihat Genç'i izliyordum Halk TV'de. İlginç bir konuya parmak bastı. Bülent Arınç'ın "vajina tartışması" (İzleyin) üzerinden hükümet yetkililerinin maneviyat ve din temelli konuşmasını eleştiriyordu. Özetle; hükümetin, dil olarak ilahi bir referansla konuştuğunu dile getirdi.  Kendi sözlerini Allah'ın sözüymüş gibi aktardıklarını ve bunu topluma dayattıklarını söyledi. "Uydurdukları Tanrı sadece onlara servet yapıyor, Tanrının işi bu" sözleriyle tepkisini dile getiriyor ve ekliyordu; Ben bu adamların Tanrısına inanmıyorum!

"Öyle bir Tanrı ki Tayyip Bey'in danışmanı gibi... Ya da Bülent Arınç Bey'e sosyal siyasal danışmanlık yapan bir Tanrı..." 


Aslında Türkiye'de din üzerinden örnekler vermek, çok kaygan zemin üzerinde koşmak gibidir. Nihat Genç bunu yapıyor. Çeşitli tabularını yıkamamış insanlar bu konuşmayı dinlediğinde muhtemelen "haşaaa, bre kafiirrr" nadiraları ile bağırıp çağırabilirler anlamadan-dinlemeden. Fakat çok ince bir noktadan girdiği için Nihat Genç'i takdir ediyorum. Bir cümle daha aktaracağım şimdi, bana göre çok önemli:

"20 yaşında çocuk, annesi de müslüman babası da müslüman... Bu çocuk birden bu Tanrıya inanmıyor. Bu Bülent Arınç'ların Tanrısına... Anarşist haline geliyor. Niye? Bakıyor ki bunların Tanrısı durmaksızın savaş yapıyor. "

Kilit cümle bu. Evet, dini referansla konuşan insanlar insanları dinden soğutuyor. Çünkü yaşamlarındaki çelişkiler insanları iğrendirecek boyutlara geliyor.

10 sene önceye gidelim...

Fatih Camii önünde her Cuma İsrail ve Amerika karşıtı gösteriler yapılırdı.. Filistin'dekiler için gıyabında cenaze namazları kılınırdı...

Bunlar bugün yok!

Hatta öyle ki; AKP seçmenleri bile AKP'nin hırsız olduğunu kabullenmiş, kabullenmekle kalmamış "en azından müslüman adam, namazında niyazında" cümlesini kurup bir yandan da "biraz da bizimkiler çalsın" diyebilecek karaktersizlik noktasına gelmiş bulunuyor. 

10 yılda toplum maneviyat olarak nasıl dönüştü-çöktü, en acı göstergesi AKP seçmeni -ki bunlar hala kendini dindar/muhafazakar/mütedeyyin tanımlayan insanlar...

Bir de diğer taraftakiler var. Din/İnanç/Allah/Kitap/Adalet/Başörtüsü referanslarını dilinden düşürmeyenlerin hırsızlık, yalan, işbirlikçilik yaptığını gören bir nesil var. Malumunuz dini kaynağından değil, toplumdan öğrenen bir toplum olduğumuz için, bu yeni nesil "müslümanlık böyleyse, aman kalsın" noktasına geliyor. 

Geçtiğimiz yıllarda cami önünde dağıtılan bir kitapta malumunuz "Tayyibi üzmek Allah'ı üzmektir" mısralarına sahip bir şiiri yayınlanmıştı. Üstelik kitap Diyanet onaylıydı. 


Ne demişti Nihat Genç; "Onların Tanrısına inanmıyorum."

Bu olaydan bir süre sonra, AKP Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser'in ses kaydı ortaya çıkmıştı. Eser, "Başbakanımız bizim için adeta ikinci peygamber gibidir" diye haykırıyordu!

İzleyelim...


Ne demişti Nihat Genç; "Onların Tanrısına inanmıyorum."

İki ay önce AK­P ­Kırk­la­re­li İl Baş­ka­nı Hüs­men Ağa Ter­kin'in Hz. Muhammed için hazırlattığı AKP amblemli nüfus cüzdanı CHP tarafından fark edilmiş, Hüsmen Ağa AKP'den istifa ettirilmişti.


Ne demişti Nihat Genç; "Onların Tanrısına inanmıyorum."

Geçtiğimiz haftalarda trajikomik bir olay gerçekleşmişti. 

Rize’nin Derepazarı İlçesi’nde ‘Her kadın üye için bir fidan dikiyoruz’ kampanyası öncesinde alana getirilen televizyondan Erdoğan'ı izleyecek olan Çayeli Belediye Başkanı Rıza Çakır, “Başbakanı Rize’de yatırdın yere, bütün Türkiye’ye izlettin. Böyle şey olur mu? Bu televizyon yerde olmaz, doğru iş yapın” sözleriyle görevlileri fırçalamıştı. (Bkz)



Malumunuz, bizim toplumumuzda kutsallar yere konulmaz...

Ne demişti Nihat Genç; "Onların Tanrısına inanmıyorum."

Yunus Emre'yi biliyorsunuz... Türk ve İslam dünyasında çok önemli bir isim.

Yunus Emre'nin yüzlerce yıllık ilahisinin bir kıtasını silen yayınevi, Talim Terbiye Kurulu'ndan onayı da aldı ve 10. sınıf edebiyat kitabında yerini aldı. (Bkz)

Sansüre takılan mısralar şöyle:

"Cennet cennet dedikleri 
Birkaç köşkle birkaç huri 
İsteyene ver onları 
Bana seni gerek seni"

Bu satırlar birilerini rahatsız etmiş belli ki. Tanrılarına saygısızlık olarak düşünmüşler demek ki... Ya da "cennetten arsa satanları" da rahatsız etmiş olabilir.

Ne demişti Nihat Genç; "Onların Tanrısına inanmıyorum."

Son olarak da yeni bir fotoğraf ortaya çıktı. En az Rize'deki olay kadar trajikomik. 

24 Ekim 2010 tarihinde The Green Park Pendik Hotel'in açılışını Erdoğan gerçekleştirmişti. Erdoğan'ın açılışta kurdaleyi keserken eline aldığı makas, cemekanda görücüye çıkmış. Tıpkı sakal-ı şerif gibi. 

Bu da makas-ı şerif.



Ne demişti Nihat Genç; "Onların Tanrısına inanmıyorum."

Evet, bizler onların Tanrısına inanmıyoruz...