29 Nisan 2014 Salı

Evet, korkmayın; Emperyalizmi devirin!

AKP'nin bugünkü Grup Toplantısı'nda Erdoğan'ın gündemi "Emperyalist tezgahları meşrulaştırmak" üzerine kuruluydu.

Geçtiğimiz günlerde yaptığı "Ermeni açılımı" sonrasında doğan tepkilere yönelik savunma metni hazırlamış danışman ekibi. "Korkularla olmaz, 100 yıllık korkuları yenelim, bölünme-irtica korkularını da yenelim" dedi Erdoğan, özetle.

"100 yıllık korkular" nelerdir? Ulus devletin kendini savunma refleksidir. Emperyalizmin kuzeyimizdeki komşu devletler ve bazı iç dinamikler üzerinden Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik yürüttüğü bölücü ve yıkıcı faaliyetlere karşı koyma refleksidir. Erdoğan bu refleksten rahatsız olmuş. Aslında bu refleksten on yıllardır rahatsız olan emperyalizmin ta kendisiydi, Erdoğan da onların gönlünü hoş etmenin peşine düşmüş durumda.

Dün ABD'li TV ile yaptığı röportajda İsrail ile "normalleşme sürecinin" başlayacağını ifade etmiş Erdoğan. Gülen'i de ABD'den istemiş...

Peki tüm bunlar ne anlama geliyor?

Anlamı basit; Erdoğan yaşam mücadelesi veriyor.

Erdoğan'ın 17 Aralık'tan sonra ilk hedefi 30 Mart seçimleriydi. Başarı elde etti. Şimdi batıya dönüp diyor ki; Gülen'i silin, ben sizin için daha iyi mücadele edeceğim! Emperyalizmin Türkiye'de AKP'ye muhtaç kaldığını görüyor Erdoğan. AKP yoksa, emperyalist projelerin hepsi çöker! Çünkü ABD için AKP'nin alternatifi hala yok! Bu yüzden Erdoğan, batının güvenini kazanmak istiyor. Çünkü girmiş olduğu yolda canını-malını kurtarmasının başka çaresi yok. 

///////////////////////////////////////

Dün Türkiye'yi ziyaret edip, her kamera karşısına geçtiğinde Erdoğan'ı eleştiren Alman Cumhurbaşkanı'na da cevap verdi Başbakan. Nasıl bir cevapsa; "Almanya 'Ateist Aleviliği' destekliyor" diyerek bilinçaltındaki mezhep düşmanlığını da ortaya koymuş oldu. 1 saat boyunca "100 yıllık korkuları yenelim" diyen Başbakan, Alevi korkusunu yenemiyor bir türlü... 

Haftalardır PKK-BDP'nin Özerklik tantanası yapmasına hiç cevap verdiğini duydunuz mu?
Güneydoğu'da vergi toplayan PKK'ya bir şey söyledi mi?
"Ev hapsi" talep eden Öcalan'a cevabı var mı?
Bölgeden çıkan petrolden pay isteyen BDP'liye bir kelam etti mi?
Hayır...

Çünkü korkularını yenmiş bir Başbakanımız var. Siz de yenin(!)

Bugünkü Grup Toplantısı konuşmasında Erdoğan mealen diyor ki; "Emperyalist projelere alan açacağız, korkmayın; hazır olun." 

Ama Aleviler'e her zamanki gibi kin, nefret kusmaya devam.
1 Mayıs'ta da solculara düşman olun.
Geziciler zaten vatan haini; son dönem düşmanı.
CEHAPE din düşmanı. 
MEHAPE ırkçı olduğu için düşman.
Suriye'de Esed katili var; düşman.
Irak'ta Şii yönetim var; düşman.
İran zaten Şii olduğu için mezhepsel düşman.
-ABD ile alakalı konularda- Rusya stratejik düşman.

Yani bunlardan korkmaya devam.

Ama ABD her zaman dost. Kadim dost, stratejik dost. 
Ondan, onun enstrümanlarından ve projelerinden asla korkmayın...
PKK'dan korkmayın, Özerklikten korkmayın.
BOP'tan, İsrail'den korkmayın.
Barzani de aslında çok şeker adam.
Kedi canını senin...

Erdoğan'ın söylemlerinin alt metni bu...

Türk milletine düşen görev basittir artık;
Bugün için AKP'yi devirmek, emperyalizmi devirmektir.

Bahçeli'nin söylemi ile, "Vurun ensesine tokadı, tepetaklak gitsin!"

24 Nisan 2014 Perşembe

Aydınlık Türkiye: Kapitalist modernizmden kurtulmak

Atatürk'le birlikte başlayan aydınlanma süreci, Atatürk'ten sonra bitmiş ve daha sonra üç farklı grup oluşmuştur.

1 Kapitalist modernizme (batıcı modernizm) kapılanlar. CHP'nin başını çektiği grup.
2. Sosyalist modernizmi (bilimsel/halkçı modernizm) benimseyenler. Solda azınlık kalanlar, Denizler, Mahirler ve Üniversite öğrencileri... (Mustafa Kemal'in yolundan gidenler)
3. Muhafazakarlar/Siyasal İslamcılar (Gericiliğe yenik düşenler ve kapitalist muhafazakarlar)

Sorunlarımızın temelinde bu var. On yıllardan beri "çağdaş yaşamı" öne süren siyasiler, kapitalist modernitenin esiri olmuşlardır. Bu yol çıkmaz sokaktır.

Kapitalist modernite söylemi, Öcalan'ın ortaya attığı bir söylemdir. Söylemi görüp Öcalan yanlısı bir yazı okumak isteyenler hayal kırıklığı yaşarlar, baştan uyarayım. Öcalan'ın çözüm yolu "Demokratik modernizm" söylemindeydi; malumunuz demokrasi, barış söylemleri kapitalizmin en temel silahıdır günümüzde. Öcalan kapitalist modernitenin karşısına "Kapitalist gericiliği" koyuyor, başka bir şey değil. Benim çözüm yolum bilimsel ve halkçı modernizmde saklı. Tanımı Öcalan'ın içerisine düştüğü çelişkiyi vurgulama adına özellikle kullandım.

Sosyalist modernite, solda bir ütopya olarak kalmıştır. Dönem dönem yükselmiş ancak askeri darbelerle bastırılmıştır. Dönüp dolaşıp geleceğimiz nokta ise burasıdır. Kaçınılmaz son bu olacaktır. Yeni başlangıç noktamız...

Muhafazakarlık ise temelde iki tip insanı içerisinde barındırmıştır: Kapitalist muhafazakar ve kapitalist modernizme kapılan muhafazakar. "Kapitalist muhafazakarlar" Cemaatler ve eğitimsizlik ile gericiliğe sürüklenmiştir. Türkiye'de özellikle 70'lerden sonra başlayan Sovyet karşıtlığı ile (sosyalizm/komünizm karşıtlığı) farkında olarak ya da olmayarak kapitalizme kucak açmıştır muhafazakar kitle. Halbuki İslam'ın kapitalizmle uzaktan-yakından alakası olamaz. Bu yüzden din tandanslı yaşamları ve söylemleri ile kendi içlerinde çelişkiler yaşamaktan kaçınamazlar muhafazakarlar.

Kapitalizm, kendisini de tüketerek bitirdiği için çıkmazdadır. Türkiye de ilk çıkmaza girecek ülkelerdendir.

Siyasal İslamcılar, kapitalizmle güçlenmiş ve aynı şekilde kapitalizmle çökmek üzereyken Türk solu nerede duruyor? Esas soru bu.

Solun "kalesi" görülen CHP, son tahlilde kapitalist modernitenin kalesi olmuştur. Yetmezmiş gibi artık batı karargahının da esiridir. ABD, TR'de çıkmazdadır. Batıcı iktidar ve muhalefetler halkı rahatsız etmektedir. Bu yüzden toplumun başkaldırı refleksi göstermesi kaçınılmaz. Her baş kaldırı, oranı değişmekle birlikte antiemperyalist/kapitalist harekete dönüşme ihtimali barındırır. Genimizde batı karşıtlığı var. Her ne kadar kapitalizme esir olmuş olsak da, ABD-İsrail karargahının en büyük düşmanı Türk halkıdır. (Bkz: Türkiye'deki Amerikan karşıtlığı)

ABD'yi korkutan, Türkiye'de girmiş olduğu çıkmaz sokaktır. Batı, AKP'yi güçlendirip alternatifsiz bırakarak kendi bacağına sıkmıştır.

Doğru/yanlış çeşitli sebeplerde CHP'yi alternatif görmemeye koşullanmış toplum, ABD'yi de çaresiz bırakmaktadır. ABD, AKP'nin yerine yeni bir hareket doğuramazsa halk AKP'yi yıktığında bambaşka bir Türkiye ortaya çıkacaktır; Aydınlık Türkiye.

Son aylarda gittikçe artan CHP-MHP eleştirilerimi bu anlattıklarım üzerinden değerlendirirseniz, farklı bir tablo ile karşılaşacaksınız. Mesele siyasi olarak CHP-MHP karşıtlığı değil, mesele ABD yolunda AKP'ye alternatif olmaya çalışanları durdurmaktır. AKP'ye alternatif olma adına batıya yanaşan CHP-MHP'yi batı karargahı yolundan çekip koparırsak; güzel günler göreceğiz çocuklar!

11 Nisan 2014 Cuma

Doğu Perinçek; Cemaat ve Genel Af konuları

Son günlerin en çok konuşulan isimlerinden biri Doğu Perinçek...

Malum, Cemaat medyasının her zaman hedefindeydi, şimdi ise yaptığı açıklamalar ile "muhaliflerin" de hedefine kondu. AKP'liler oldum olası sevmiyor zaten. Vurun abalıya...

Adam ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranamıyor...

Peki nedir insanları hiddetlendiren?

Perinçek, F-Tipi ile mücadele konusunda "Tayyip Erdoğan'ı destekleriz" demiş. Vay efendim nasıl dermiş! Ne demesini bekliyordunuz? Fethullahçı çeteyi Türkiye'de deşifre eden ilk isimlerdendir Doğu Perinçek. Gladyo nitelendirmesini o yapmıştır. Çete sözcüğünü ilk kullananlardan biri de o olmuştur. Türkiye yıllar sonra aynı noktaya gelmiştir.

Bugünün tatlısu muhaliflerinin hoşuna gitse de gitmese de Cemaatle mücadele konusunda herkese destek verilmeli. Kim olduğunun hiç önemi yok.

Siyasi mücadelesini/savaşını sistemle değil de sistemin bir unsuru/enstrümanı olan Erdoğan ile yapmak isteyen bunu yaparken de sistemin kendisi ile hesaplaşmayı esgeçen "muhalif" kusura bakmayın ama "küçük adam"dır.

Gülen Cemaati, Türkiye'deki en büyük iç tehdit unsurudur. Yok edilmesi kaçınılmazdır. Bunun kimin elinden geldiği bizi sadece tespit yaparken ilgilendirir, yoksa Erdoğan'ı kaderi, kendisini sistemin içerisindeyken sistemle çatışmaya ittiği için bundan alınıp/gücenip, "desteklememek" tam bir Y-CHP kafasıdır.

GENEL AF KONUSU

Perinçek'in 5N1K'da dile getirdiği "Genel af" söylemi de çok tartışıldı, özellikle milliyetçi cepheden çok tepki gördü. Bu tepkilere kızmıyorum, duygusal tepkilere kızılmaz. Aynı zamanda Perinçek'in sunduğu genel af istemine toplum henüz hazır olmadığını da gösterir. Konuşulması/tartışılması bir kayıp değil, kazançtır. Ancak programı izleyemeyip sadece "genel af" söylemi üzerinden kılıç kuşanıp Perinçek'e savaş açmak pek ahlaki değil.

Öncelikle, Perinçek'in PKK sorununa yönelik sunduğu kalıcı çözümü beğenmiyorsak, alternatif çözüm programımız olmak zorunda.

Önce sorunun temeline inelim.

Ne diyor Perinçek?

"Şu anki çözüm süreci bir çözülme sürecidir. Güneydoğu'da özerklik ve küçük hükümetçikler kurma çalışmaları var."

Doğru mu? Doğru...

Ekliyor;

"Yapılması gereken, PKK'nın silah bırakıp örgütü lağvetmesi ve bununla birlikte bir genel af çıkarılması"

Dikkat edin, "genel af çıkaralım da sonra keyfiniz isterse silah bırakırsınız" demiyor. İki önkoşul sunuyor; Silah bırak, örgütü lağvet! Akabinde genel af çıksın.

Şimdi buna refleksif olarak tepki göstermek mümkün tabii. Tepki verenlere hak verebileceğim manevi gerekçelerim de var. Ancak alternatif çözüm aklınıza geliyor mu? Mesela ne yapılabilir? 10 bine varan PKK'lı, yüz binlerce sempatizanı (potansiyel PKK'lı) bu topraklarda yaşıyor. Ve artık hükümet sayesinde legalite de kazanmış durumdalar. Çünkü Kürt açılımı adıyla başlayan sürecin tek muhattabı Abdullah Öcalan!

Perinçek'in bu teklifinin özeti aslında şudur; PKK'yı emperyalistlerin elinden çekip alalım, kendi içimizde bu sorunu çözelim. Bu da tabii ki toplumsal barışı ve genel affı kaçınılmaz kılıyor.

Bu kadarıyla kalmıyor. Bu meselenin başlangıcını oluşturuyor. Şöyle ki; diyelim PKK örgütü lağvetmeyi reddetti ve silahlı eylemlerden vazgeçmedi. Burada Perinçek'in ikinci planı devreye giriyor. Genel affı reddettiği için toplumsal zeminde meşruiyeti sıfıra düşecek olan PKK, savunmasız kalacak. Türkiye, yaptırım gücünü rahatça uygulayabilecek. Bunu da bölge ülkeleri ile yapacak.
Perinçek'in kafasında oluşturmuş olduğu Türkiye-Suriye-Irak-İran-Azerbaycan cephesi ile bölgede terör örgütlerine karşı ortak hareket ile çok rahatlıkla PKK yok edilebilir.

İşçi Partisi, parti programında Kürt meselesine yaklaşımını şöyle ifade etmiş durumda yıllar önce:

6. Kürt Meselesine Emperyalist Müdahaleye Son 
Türkiyemizde Kürt meselesi, demokratik hak ve özgürlükler açısından esas olarak çözülmüştür. Ülkemizde iç barışı, bütünlüğü ve kardeşliği sağlamak için esas görev, emperyalist müdahaleye karşı birleşmek ve direnmektir. 

Bu amaçla izlenecek siyasetler ve yerine getirilecek görevler şunlardır:

- Kürt kökenli yurttaşlarımızın millî bütünlüğe kazanılması ve Cumhuriyet’in devrimci kültürünün hakim kılınması,

- Bölgede kamu yatırımlarıyla herkese iş ve aş sağlanması, çok boyutlu bir kalkınmanın gerçekleştirilmesi,

- Toprak reformuyla ağalık, şeyhlik ve aşiret reisliğinin tasfiyesi, hazine topraklarının ve mayından temizlenmiş arazilerin yoksul köylüye dağıtılması, 

- Bölücü teröre karşı kararlı ve kapsamlı mücadele,

- Irak’taki işgalci güçlerin çekilmesi ve Irak’ın toprak bütünlüğünün sağlanması,

- Suriye, İran, Irak, Azerbaycan ve KKTC ile bölgesel ittifak.

Bu gerçekleri ve sorunun bugün getirilmiş olduğu noktayı kabul ettikten sonra PKK'yı "bitirmek" için önünüzde 3 seçenek kalıyor.

1. Hükümetin şu anda yürüttüğü "kanı durdurup, özerkliği ve bölünmeyi kabul etme" süreci.
2. İç savaşı da göze alarak toplu kıyımlar yapmak yani devlet eli ile savaşa yönelmek.
3. Perinçek'in sunduğu PKK'nın lağvedilip, genel afla toplumsal barış zemininin yaratılması.

1'inci seçeneğin hatalı olduğunu hep beraber gördük. 2'nci seçeneğin uygulanabilir yanının düşük olduğunu, insani olmadığını, sorunu daha büyük hale getireceğini söylememe gerek yok herhalde.
Geriye ne kalıyor? 3'üncü seçenek.
Bu seçeneğin de bazı siyasi zaaflar yaratma ihtimali var tabii ki. Genel afla her şey bitmiyor, siyasal mücadeleleri bölücülük üzerinden devam ederse elbette devlet buna bir "dur" diyecektir. Bu da karşı tarafı yine perçinleyecektir.

Varsa aklınıza gelen gerçekçi bir çözüm yolu, buyrun söz sizde. Ama sırf klavye başında tatlısu milliyetçiliği yapmak adına sivri çıkışlar yapacaksanız hiç gereği yok, kendinizi yıpratmayın.